. Cevap Hubble Uzay Teleskobu HUT; Nisan 1990'da STS-31 Görevi esnasında Uzay Mekiği Discovery tarafından Dünya etrafındaki yörüngesine yerlestirilen bir uzay Uzay Teleskobu HUT' nun ismi Amerikalı astronom Edwin Hubble’ın anısına verilmiştir. İlk uzay teleskopu değildir fakat HUT en büyüklerindendir ve birçok üstün özelliği vardır. Ayrıca hem hayati öneme sahip bir araştırma aracıdir, hem de astronomi için etkili bir halkla ilişkiler unsurudur. HUT, NASA ve Avrupa Uzay Ajansı ESA tarafından yapılan ortak bir çalışmadır ve Compton Gama Işını Gözlemevi, Chandra X-ışını Gözlemevi ve Spitzer Uzay Teleskobu projelerinden oluşan NASA’nın Büyük Gözlemevleri programının bir parçasını oluşturur. Bilim insanları, bilim dünyasında uzun zamandır tartışmalara sebep olan sicim teorisinin temellerinden axionlarla ilgili delil elde etmek için uzak galaksileri X-ışını teleskobu ile izliyorlar. Bazı bilim insanları, bilimsel modelleri birleştirip tek bir teori oluşturmak için uzun süredir çalışıyorlar. “Her Şeyin Teorisi” olarak isimlendirilebilecek teori, bilim dünyasının Kutsal Kase efsanesidir. Şimdi NASA’dan bilim insanları, bu Her Şeyin Teorisi'ne kanıtlar bulabilmek adına uzayı gözlemek için bir X-ışını teleskobunu kullanıyorlar. Parçacık fiziğinin Standart Modeli, evreni nano ölçeklerde açıklamak için oldukça yeterlidir. Ancak makro ölçeklerde evrenin anlaşılması sorunu ortaya çıktığında Standart Model yetersiz kalıyor. Albert Einstein’ın genel görelilik teorisi ise gezegenler, yıldızlar ve galaksiler söz konusu olduğunda sağlam bir teori olduğunu kanıtlamıştır. Ancak kuantum ölçeklere karşı genel görelilik teorisi yetersiz kalıyor. Bilim insanları, uzun bir zamandır bu iki teoriyi birleştirebilecek bir teori düşünüyorlar ve çalışmalar gerçekleştiriyorlar. Aslında bu Her Şeyin Teorisi araştırmaları, Albert Einstein ve Stephen Hawking gibi bilim insanlarının hayatlarının son dönemlerine damga vurdu. Her Şeyin Teorisi konusunda en iddialı teori sicim teorisi oldu. Sicim teorisi, özetle klasik yaklaşımda “sıfır boyutlu noktalar” şeklinde tarif edilen atomaltı parçacıkların, aslında bir boyutlu ve ipliksi varlıklar olabileceği varsayımına dayanıyor. Sicim teorisinin birden fazla versiyonu olmakla beraber bu zamana kadar teoriye dair herhangi bir delil bulunamadı. Bu da bazı bilim insanlarının bu teoriye mesafeli durmasına neden oluyor. NASA’dan bilim insanları bu nedenle, sicim teorisinin delillerini bulmak için Dünya’dan 240 milyon ışık yılı uzaktaki Perseus kümesini gözlemlediler. Chandra X-Ray Gözlemevi’ndeki teleskopla Perseus kümesinde sicim teorisinin temelini oluşturan, iplik gibi göründükleri düşünülen varsayımsal axion isimli parçacıklar arandı. Perseus kümesinde axion parçacıkları gerçekten varsa, parçacıklar fotonlara dönüştükçe X-ışını enerjisinde bozulmalar yaratacaklardır. Yapılan çalışmanın sonuçları ile ilgili yayınlanan makalenin yazarlarından David Marsh, “Gökada kümeleri gibi devasa yapılar, axionlar gibi küçük parçacıklar aramak ise uzak mesafeli yapılar gibi görünse de aslında axionları aramak için harika yerlerdir. Galaksi kümeleri devasa mesafelerde manyetik alanlar ve genellikle parlak X-ışını kaynakları da içeriyorlar. Bu özellik, axion benzeri parçacıkların dönüşümünün tespit edilme şansını artırır” dedi. Araştırmacılar, axionları tespit etmek için 5 gün boyunca Perseus kümesinden veri topladılar. Bilim insanları özellikle Perseus kümesinde bulunan kara deliğin farklı enerjilerde ürettiği X-ışınlarına odaklandı. Eğer axionlar gerçekten Perseus kümesinde olsaydı ışık fotonlara dönüştükçe Chandra teleskobu bunu tespit edebilecekti. Ama ne yazık ki böyle olmadı. 5 gün boyunca elde edilen verilerde axionların varlığını gösterecek herhangi bir şeye rastlanmadı. Buna rağmen araştırmacılar, axionların daha yüksek kütlelere sahip olabileceğini veya bu nedenle kolay kolay fotonlara dönüşmeyeceklerini söylüyorlar. Araştırmacılardan Helen Russell, çalışmalarının axionların göz ardı edilmesini sağlamadığını ama bu parçacıklar hakkında bilgilerin ortaya çıkarılmasına yardımcı da olmadığını sözlerine ekledi. NASA’dan bilim insanlarının axionları arama çalışmaları bu alanda yapılan ilk çalışma değil. Daha öncede plazma odalarındaki elektromanyetik salınımların üzerinde nötron spin etkileri ve normalde olmaması gereken yerlerde manyetik alanların oluşturulması durumları tespit edilmeye çalışılmıştı. X ışınları nedir ve özellikleri? X ışınları veya Röntgen ışınları, 0,125 ile 125 keV enerji aralığında veya buna karşılık, dalgaboyu 10 ile 0,01 nm aralığında olan elektromanyetik dalgalar veya foton demetidir. 30 ile PHz 1015 hertz aralığındaki titreşim sayısı aralığına eşdeğerdir. Hangi cihazlar X ışını kullanır? Günümüzde X ışınlarını kullanarak görüntü elde eden röntgen cihazları, bilgisayarlı tomografi BT, mamografi, floroskopi, ses dalgaları ile çalışan ultrasonografi US ve büyük bir mıknatıs olan ve radyo dalgaları ile çalışan manyetik rezonans görüntüleme MRG ve anjiyografi cihazları hastalıkların tanısında yaygın … X ışını boyuna dalga mı? X–ışınları, morötesine göre çok daha yüksek bir enerjiye ve çok daha kısa bir dalga boyuna sahiptir. Bilim insanları genellikle X–ışınlarının dalga boylarından ziyade enerjilerine atıfta bulunurlar. X ışını görüntüleme nedir? Röntgen, vücudun bölümlerinin x ışınları kullanılarak görüntülenmesidir. Özellikle kemikleri incelemek için kullanılır. Röntgende görüntüleme çok hızlı gerçekleşir. … Vücuttan geçen x ışınları geçtikleri bölgeye göre değişiklik gösterir. Uzayı daha önce olmadığı kadar detaylı bir şekilde haritalandırması için Alman ve Rus mühendisler tarafından ortak olarak yapılan eROSITA X-Işını teleskobu, görevine 13 Temmuz 2019’da başladı. Evrendeki yerimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olacak olan bu teleskop ile alakalı detaylar, teleskobun yapılma amacı ve çalışma prensibi ise yazının devamında. Spectrum Roentgen Gamma SRG adlı Alman-Rus ortak çalışması olan bu proje ile, eROSITA’nın uzayı daha önce eşi benzeri görülmemiş bir biçimde detaylı haritalandırması bekleniyor. Teleskobun yapımında 10’dan fazla bilim kuruluşu, şirket ve üniversite yer almış. eROSITA aslında iki adet teleskobun birleşiminden oluşan bir çoklu teleskop. Ana gövdesi, birbiriyle eşit 7 adet ayna modülüne sahip ve bu aynaların her birinde altın kaplama mevcut. Toplamda 54 adet ayna olan bu Alman teleskop sistemine ek olarak, üstünde bir adet Rus yapımı Art XC adlı teleskop daha bulunmakta. eROSITA teleskobu sahip olduğu yedili ayna sistemi sayesinde, x ışını teleskobunun optik yapısını oluşturmakta. Optik yapısı sayesinde ışınlar, ayna yüzeyinden sığ bir açıyla geçerek normalde görülmesi mümkün olmayan x ışınlarını gözlemleme imkânı tanıyor. Bunlara ek olarak, sahip olduğu pürüzsüz 54 adet ayna ile teleskoptan gözlemlenebilen foton sayısının artırılmasını sağlıyor. Gözlemlenebilir foton sayısının artması x ışınlarının daha net görünmesini sağlıyor. eROSITA teleskobunun temel amacı ise karanlık enerjinin varlığını ispat etmek. eROSITA, ilk olarak üzerinde çalışacağı galaksi kümesinin uzay zamandaki dağılımlarını belirleyecek. Galaksi kümelerinin dağılımlarını belirlemesinin ardından, bu kümelerden elde ettiği veriler ile kümelerdeki karanlık enerji varlığının yoğunluğunu belirlemeye çalışacak. Elde edilen yoğunluk verileri sayesinde bilim kuruluşları ve üniversiteler aracılığı ile şu andaki evrenin ölçülebilen enerji yoğunluğuyla karşılaştırılacak. Tüm bunların yanı sıra teleskop, fazla kara deliği, aktif çekirdeğe sahip gezegenleri ve süpernovaları inceleyecek. Evrendeki yerimizi daha iyi bilmemize ve yaşadığımız evreni daha iyi tanımamıza olanak sağlayacak olan eROSITA teleskobu teknoloji ve mühendisliğin ne derece hayret verici bir noktaya ulaştığını bizlere göstermekte. İlginizi çekebilir Başka Galakside İlk Kez Moleküler Oksijen Tespit Edildi

x ışını teleskobu ne işe yarar